Aşağıdaki tabloyu sosyal medya varoşlarında ve bir google grup sayfasında gördüm.
Bir süre sonra bu paylaşımı yapan ve genellikle kaliteli paylaşımlarda bulunan google grup üyesi arkadaşıma şu soruyu yönelttim.
'' - ülkelerin eğitimli olma sıralamasında bu pozisyonda yer almakta olan bir toplumun aydını, entellüekteli, eğitimcisi, yazar- çizer- okur- bilir insanı; diğer ülke aydınlarının seviyesine göre hangi sırada olabilir ? ''
Bu arkadaşım tabii ki ne imâ etmek istediğimi de anlayarak dürüst ve gerçekçi bir cevap verdi.
'' - Tabii ki diğer ülkelerdekine göre bu ülkenin de aydını- enteli- yazarı- çizerinin sırası da bu tablodaki sıraya benzer bi yerdedir '' dedi.
Kurtuluş savaşı sonrasında bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durabilen, cumhuriyet döneminin başlangıcında ileri ve çağdaş adımlar atarak sağlıklı bir toplumsal yapı oluşturmaya çalışan ülkemiz; kurulduktan sonraki gelişme ve yapılanma döneminin erken bir evresinde;
bütün yerküreye sıçrayan ikinci dünya savaşı sonunda (1938..45) savaşı kazanan devletlerin kendi aralarında yaptıkları paylaşım anlaşmaları sonucunda (Yalta Konferansı) atlantik paktı denilen ABD - İngiltere ekseni tarafında kaldı.
Varşova paktı ve Sovyet Rusya'ya karşı tampon devlet olarak ve emperyalizmin askeri örgütü Nato'nun sınır karakolu pozisyonunda görevlendirildi.
Kendi insiyatifi dışındaki bu paylaşım sonucu bu pakta hakim olan güçlü ülke siyasal ve ekonomik doktrinlerinin eksenine de girerek..
yönetim, eğitim, kültürel, sosyal politika zihniyet ve uygulamaları ile birlikte aydınları, eğitimcileri, okur yazar sınıfının çoğunluğu da dahil yapısal ve zihinsel değişim geçirerek sonuçlarını günümüzde gördüğümüz sıradaki yapının temelleri atıldı.
Bu görevlendirme ve sömürgeleştirmeye uyanarak direnerek karşı çıkan, altmışlı - yetmişli yıllarda örgütlenerek baş kaldıran ilerici, devrimci, vatansever gençlik, aydınlar, insanlar da;
80 yılında yapılan abd-Nato darbesiyle cezalandırılıp pasifize edildi.
Böylelikle batı boyunduruğunu, doktrinlerini benimseyen, liberâl kültürü kabul eden yazar çizer, medyacı, yönetici, politikacı insan tabakasının önleri açılarak.. yürüyün yaa kullarım denildi.
Ne ekersen ? onu biçersin ! gerçeğinden, toplumsal yapının evrimsel gelişimlerinden, ihtiyaçlarından, insan yapısı psikoloji ve sosyolojisinden bi haber besleme aydınlık, çakma demokratlık sonuç olarak günümüzdeki bu sıralamanın da temelini oluşturdu.
Toplumun kendini koruma yönünde kenetlenmesini, ahlâki yönden gelişmesini sağlamak için insan evrimi ile ortaya çıkmış sosyal bir kurum olan din olgusunu karşısına alarak, düşman görerek veya yok sayarak toplum - insan evrimi, doğası gerçeklerinden koptu.
Üstelik kaba ve bağnaz bir lâiklik takıntısı ile bu alanları maddi ve siyasi menfaatleri için her yolu mübah gören muhafazakâr, kapitalist, sağcı, gerici çakalların insiyatifine bırakarak;
sonunda içinde yaşamakta olduğu toplumun bilinç boyutlarından ve evrimsel gerçeklerden koparak kendini belirli bir zaman süreci sonunda toplum içinden tasfiye etti.
Son çıkan bu istatiksel tabloyu da toplumun yüzüne vurarak, bu sonuçlardan onları sorumlu tutması, hesap sormaya kalkması da; bana göre işin en komik ve absürd tarafıydı.
Günün ve içinde yaşadığım mega kentin ağır, yorucu çalışma ortamından biraz sıyrılıp kafamı dağıtmak için sosyal medyaları da kullanır, bu ve benzeri paylaşımları da görerek bazen takılır, paylaşan ve yorumlayanlar ile etkileşime geçerim.
İnsanların bir coğrafya parçasında birlikte oluşturduğu toplumun eğitim, değişim, dönüşümünün.. doğanın diyalektiğinin, insanın yaradılış veya türeyişinden bugüne kadar gelen sürecin bir mekanizması olduğunun bilincinde olarak; gereksiz endişelere, vehimlere kapılmıyorum.
Anti sosyal medya katmanlarındaki sanal- sahte- yanlış- çöp.. teşhis ve çözümlemelerin
yine evrimsel olarak çalışmakta olan atık ve kirli su tahliye kanalları yoluyla zamanla temizleneceğini düşünüyorum.